DİYANET İŞLERİ BAŞKANI
İSTİFA İLE YETİNMEYİP
TÜRK MİLLETİNDEN ÖZÜR DİLEMELİDİR
ANAYURT
Gazetesi Mehmet Arif
Demirer 19
Kasım 2018-Pazartesi
Önce Son Başbakan Sayın Yıldırım’ın 16 Kasım günü
Hürriyet’te yayımlanan, Vahap Munyar gibi ciddi bir gazeteciye söylediği, şu
sözlere bir göz atalım:
"Yapılanları
ciddiye almak, büyük bir yanlış olur. Toplumsal bir temeli yok. Kimsenin
Atatürk’le meselesi yok bu ülkede. Tamamen uç örnekler...”
Halen TBMM Başkanı olan Sayın Yıldırım, tok sözlü, inandıklarını
açıkça söylemekten kaçınmayan bir politikacıdır. Bir başka özelliği de
kendisine verilen tüm görevleri başarı ile sonuçlandırmış olmasıdır.
Herhalde Sayın Yıldırım, Kadir Mısırlıoğlu adlı kişinin
(Kurutuluş savaşı hakkında söyledikleri nedeniyle T. C. vatandaşlığından ihraç
edilmelidir, bence) de “ATATÜRK ile meselesi” bulunmadığını düşünmüyordur.
Çünkü bu meczup kişinin ATATÜRK ile çok meselesi var.
İşte tam bu noktada Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu
Diyanet İşleri Başkanlığı gibi son derece önemli bir Cumhuriyet kuruluşunun
başındaki Prof. Dr. Ali Erbaş’ın; her gün on binlerce kişinin (ana okulu
öğrencilerinden benim gibi kıdemlilere ! kadar) sevgi ve saygılarını sunmak
üzere Anıtkabir’de ziyaret ettiği ATATÜRK’e her fırsatta nefret kusan bir
yaratığın ziyaretine gitmesinin hoş görülecek hatta dolaylı bir şekilde
onaylanacak bir şey olmadığını belirtmek istiyorum.
Üstelik Ali Erbaş, bu insani ziyareti 9 Kasım günü,
resmi kıyafeti ile yaparak ATATÜRK karşıtı bir şova dönüştürmüştür.
Merak ediyorum Sayın Yıldırım bu ziyaret hakkında,
zamanlanması ve görüntüsü dahil, gerçekten ne düşünüyor?Eğer AKP sözcüsü gibi
düşünüyorsa üzülürüm.
2018 yılında ATATÜRK ile meselesi olan yaklaşık 25
milyon EVETÇİ T. C. vatandaşı var. Ben 1976 yılında sayıları çok daha az ama
artış eğiliminde iken endişelenmiş, bir kitap yazarak bin adet bastırmış ve
dağıtmıştım: ATATÜRK’ü Sevemeyenlerden Siyah Lekeler ve Biz. Siyah lekeleri
sürenler Aşırı Sağda Milli Gazete (hala daha o çizgide), Aşırı Solda ise Doğu
Perinçek idi. Biz ise üç kişiydik o kitapta: Falih Rıfkı ATAY, Celal BAYAR ve
ben.
Bugün son noktayı koyduğum kitapta 10
Kasım 1953’de ATATÜRK’ü Vatan toprağına Kavuşturmuştuk) yine aynı üç
kişi ve Bayar’ın ATATÜRK ile ilgili üç talimatı var:
6 Haziran 1950. İnşaatı durmuş bulunan Anıtkabir
şantiyesinde: 10 Kasım 1953’e yetişecek.
Nisan 1951, Akara – İstanbul arasında trende DP
milletvekillerine: “Halen görüşülmekte olan ATATÜRK kanunu çıkarmazsanız
Cumhurbaşkanlığından da DP’den de istifa ederim.”
1 Aralık 1952’de Selanik’te: “1938’den beri boş ve bakımsız
duran bu ev ATATÜRK Müzesi olarak, 10 Kasım 1953 günü açılacak, biz Ankara’da
O’nu Anıtkabir’de toprağa verirken.”
25 Temmuz 1951 günü TBMM’de ATATÜRK Devrimlerini
koruyacak 5816 sayılı Kanun ittifakla kabul edildi. 10 Kasım 1953’de
Anıtkabir’de ATATÜRK’ü vatan toprağına “milletin sinesine” kavuşturduk. Aynı
gün Selanik’te Müze açıldı.